Відео

Zâhidlerin başı, sadık ve yüce imamdı o. Hidayet sa- hibi bir ümmetin en büyük rahmeti o idi. Dinde hayirlara önayak olandı. moD pomels Halvet gecesi Hz. Peygamber'in dostu, mağara ar- kadaşıydı. O'nun yoluna kırk bin altın saçtı o. Dine girdi- ğinde bütün cihanın ecri kendisine verilendi. Bu yüzden de onun imanı, bütün imanlardan üstündü. On yil dişi ağridi da bunu Hz. Peygamber'e bile soy- lemedi. Allah, bunu Hz. Peygamber'e bildirince Hz. Peygam- ber, "Ey hilim ehli Sıddik!" dedi. "'Neden bunu bana soy- Iemedin?" O da, "Allah'tan şikâyet etmek iyi bir şey de- ğildir" diye cevap verdi. Allah'in dinini bu derece gözeten kişinin canındaki sirra Hak'tan başka kim yol bulabilirdi? Dili, inciler sa"" masin diye ağzinda daima bir taş bulunurdu. Ta$ ara, sinda inci bulunur, bunu işittim; fakat inci arasında taş bulunduğunu hiç görmedim Ruhu, Allah'a öyle bir dalmiştı ki, diline pek az kelâm ge* irdi. Cani, âyetle meşgul olduğundan ondan on sekiz hadis rivayet edilmişti. Zira âlemler, on sekiz bin adet olsa bile ondan armağan olan o on sekiz hadise karşılık gelir. Riva- yet ettiği hadisler, âlemin aslina dair olduğundan kâinatın sonradan yaratıldığına pek kuvvetli bir delil teşkil eder Ne denli işlek bir aklı vardı, ne denli yüksek bir tecrü- besi!. Annesinin karnındayken bile kendini bilirdi Bir keresinde zavallı bir köre dua edip, gözünün gör- mesini dilemişti de Allah muradinı hemencecik vermişti. Üstünlükten hiç bahsetmez, "Beni siz halife yaptıniz dilerseniz vazgeçin" sözünden başka bir şey söylemezdi. Vefat ettiği zaman onu kaldırıp Hz. Mustafa'nin (sal- lalahu aleyhi vesellem] huzuruna götürdüler. Sıddik gelince ○ sır âleminin kilidi düştü, kapısı açıldı, perdesi kalktı. Onun aşkıyla kilidin zinciri kırıldi. Perde, onu karşılamak için açıldı. Şaşılacak şey doğrusu; doğruluğuna demirin bile inandığı böylesi bir kimseye düşman olanın gönlü nasıl demir gibi katılaşır? Kilit bile onun doğruluğu karşısında açılir da düşmanının gönlündeki kilit neden açılmaz? Sahâbe, o mezara girince bir de gördüler ki bir mezar kazılmış. Yilanın ısırmasına dayanan, dostuna her türlü feda- kârlıklarda bulunan bir zâta, elbette siddik denir Hz. Peygamber, Ebû Bekir'le Ömer için birine göz dedi, öbürüne kulak.. Hal böyleyken bunları sevmeyen kişi kördür, sağırdır..

Canim hocam rabbim sefaatlerini nasip etsin lailahe illa ente sübhaneke inni küntüm minezzalimin sabah namazinin sunneti ve farzi arasinda okunacak 40 defa

Bizim muhabbetimiz böyle güzel ilim sahibi hocalara 👆 ALLAH aşkı peygamber aşkı olan mübarek ilim sahiblerine 🕊🌹

Ne otu acaba?

RABBIM ikisininde gani gani rahmet eylesin mekanı cennet olsun büyük usta 🕊🌹🤲

Büyük alim Tahir Hocam 🥺😔 RABBIM gani gani rahmet eylesin seni🤲🌹🕊

SubanALLAH 😢

AMIN UCA REBBIM🕌🕋🌿🌾🕌🕋🌾🕋🌏🔥BIZ ODDAN KURTAR DUZ YOLDA AYRMA IXLASLI SADIK GULARD ET 📿🤲🤲🤲🙌🖤🧡UREYIMZ FERAX ET

Bir çok eserler yok edildi ve yakıldı 😢

RABBIM habibine komşu eylesin seni güzel Hocam 🤲🕊🤲🌹

Yine geldim, yine yazıyorum, Hocam seni çok özledim ❤😭😭😭 en sevdiğim video

Degerli hocam bismillahillezi duasini yanimizda olmayanlarin niyetine okusak benim okudugula korunma altina girerlermi?

Elhamdulillah ❤

Allah razı olsun

Rabbim Timurtaş Hocamıza rahmet eylesin. İlminden çok istifade sdiyoruz.

Yorum kısmına eklenmiştir. Muhabbetle kalınız.

Sıkıntıya düşmüş ve başı belâya düçâr olmuş hangi Müslüman bu duayı yaparsa, Allah Teâlâ mutlaka onun duasını kabul buyurur.” (Tirmizî, Deavât 81; Ahmed b. Hanbel, Müsned, I, 170) اَنْ لَٓا اِلٰهَ اِلَّٓا اَنْتَ سُبْحَانَكَࣗ اِنّٖي كُنْتُ مِنَ الظَّالِمٖينَۚ (Sonunda karanlıklar içinde, “Senden başka hiçbir tanrı yoktur. Seni tenzih ederim. Gerçekten ben kötü işler yapmışım!” diyerek yalvardı.'') (Kuran/Enbiyâ Suresi 87. ayet)

İmam Gazali, MÜKÂŞEFETÜ'L - KULÛB KİTABI: ua-cam.com/play/PLsKrX3tYke0LhxvVJFtUwJwhIcaJ8jpd4.html İmam Gazali, NAMAZIN SIRLARI / HÜCCETÜ'L-İSLÂM KİTABI: ua-cam.com/play/PLsKrX3tYke0JTIVv6n5eAupI50C48umPB.html İmam Gazali, EVLİLİĞİN HÜKÜM VE HİKMETLERİ: ua-cam.com/play/PLsKrX3tYke0JECWPMln_m82OnaYCWzSeM.html

Faidesini de yazsaydiniz kardesim

Allahü Teala ruhumuzu hayattayken Allah a ulaştırmayı dilememizi istiyor ,Ölmeden önce ölmek ... Ruhun ölmeden teslimi bir dilekle kalpten bir dilek...

Allah a ruhumuzu ulaşmayı dilememiz Kuran'ı Kerim de 12 kere farz.

Mahmud Sami Ramazanoğlu (K.s.) SOHBETLER ► bit.ly/38VxUjs Mahmud Sami Ramazanoğlu (K.s.) Dualar ve Zikirler ► bit.ly/3hqN9FB Mahmud Sami Ramazanoğlu (K.s.) MUSÂHABE 1 ► bit.ly/2ZJRtdn Mahmud Sami Ramazanoğlu (K.s.) MUSÂHABE 2 ► bit.ly/3jNBlyw Mahmud Sami Ramazanoğlu (K.s.) MUSÂHABE 3 ► bit.ly/2XZuJW4 Mahmud Sami Ramazanoğlu (K.s.) MUSÂHABE 4 ► bit.ly/3mnGvmv Mahmud Sami Ramazanoğlu (K.s.) MUSÂHABE 5 ► bit.ly/3pM2kOz Mahmud Sami Ramazanoğlu (K.s.) MUSÂHABE 6 ► bit.ly/3Ep4VSP Mahmud Sami Ramazanoğlu (K.s.) HZ. YÛSUF ► bit.ly/3P4Bv2Y Mahmud Sami Ramazanoğlu (K.s.) BEDİR GAZVESİ► bit.ly/3FuRi86 Mahmud Sami Ramazanoğlu (K.s.) HZ. EBÛBEKİR ► bit.ly/3FJ9CKE Mahmud Sami Ramazanoğlu (K.s.) HZ. ALİ'YYÜL-MURTEZÂ► bit.ly/3UQkWJ4 Mahmud Sami Ramazanoğlu (K.s.) HÂLİD BİN VELİD KİTABI ► bit.ly/3BsiH82 Mahmud Sami Ramazanoğlu (K.s.) OSMAN ZİNNÜREYN KİTABI ► bit.ly/3Hr4Kej Mahmud Sami Ramazanoğlu (K.s.) HZ. ÖMER'UL-FÂRUK KİTABI► bit.ly/3uIlYwh Mahmud Sami Ramazanoğlu (K.s.) ASHÂB-I KİRAM 1 KİTABI ► bit.ly/3YjktlG Mahmud Sami Ramazanoğlu (K.s.) ASHÂB-I KİRAM 2 KİTABI ► bit.ly/3Bv9Xhr Mahmud Sami Ramazanoğlu (K.s.) UHUD GAZVESİ KİTABI ► bit.ly/3iYMONV

ALLAH kabrini nurlandırsın...

Amin

💎🕋

Teşekkürler Rabbim ol Rasulün yolundan ve sünnetinden ve dahi izinin tozundan sürme çemekle nasiplendirsin

Mantukut tayr kitabından mı okuyorsunuz sevgili Can

Lisanüt Tayr Kuş Dili Kitabı, Ali Şir Nevai: ua-cam.com/play/PLsKrX3tYke0IpWuiE6UZxahB7nzFKmNtJ.html

Lisanüt Tayr Kuş Dili Kitabı, Ali Şir Nevai: ua-cam.com/play/PLsKrX3tYke0IpWuiE6UZxahB7nzFKmNtJ.html

Lisanüt Tayr Kuş Dili Kitabı, Ali Şir Nevai: ua-cam.com/play/PLsKrX3tYke0IpWuiE6UZxahB7nzFKmNtJ.html

Lisanüt Tayr Kuş Dili Kitabı, Ali Şir Nevai: ua-cam.com/play/PLsKrX3tYke0IpWuiE6UZxahB7nzFKmNtJ.html

Lisanüt Tayr Kuş Dili Kitabı, Ali Şir Nevai: ua-cam.com/play/PLsKrX3tYke0IpWuiE6UZxahB7nzFKmNtJ.html

Aşıkların Baharı [el-Burhanü'l-Müeyyed] Kitabı / Seyyid Ahmed Er-Rifai (K.s.); ua-cam.com/play/PLsKrX3tYke0L04xcPb8rfMc8AABuYtT4M.html 4- O, BÜTÜN NOKSAN SIFATLARDAN MÜNEZZEHTİR (El-Burhanü'l-Müeyyed) - Seyyid Ahmed Er-Rifai (K.s.) Efendiler! Allah Teâlâ'yı varlıkların özelliklerinden ve mahlûkatın sıfatlarından tenzih edin. Birbirleri üzerine konan, mekâna muhtaç cisimler gibi, Allah Teâlâ hakkında ''istivâ'' kelimesini, ''bir mekâna oturmak'' anlamında açıklamaktan akidelerinizi temizleyin. Nitekim Allah Teâlâ bundan münezzehtir. ''Allah Teâlâ; yukarıdadır, aşağıdadır, mekâna muhtaçtır, el ve göz gibi azalara sahiptir, gelerek veya intikal ederek inebilir'' demekten sakının. Zira her ne kadar Kur'an ve Sünnet'te zahiren bunlara işaret eden kelimeler varit olsa da, bunların asıl manalarını gösteren ayet ve hadisler de gelmiştir. Öyle ise bu konuda yapılması gereken, selef-i sâlihînin şu sözlerine uymaktır: ''Müteşâbih ayet ve hadisler hususunda takip edilmesi gereken yol; bunların hepsine iman edip, Allah Teâlâ'yı keyfiyet ve mahlûkatın sıfatlarından tenzih ederek asıl manasını O'na ve resulüne (Peygamber Hazreti Muhammed Mustafa s.a.v.) havale etmektir. Nitekim mezhep imamları da bu yolu izlemişlerdir. Allah Teâlâ'nın kendi zatını sıfatlandırdığı Müteşâbih ayetleri yalnızca okuyup açıklamasına girmeden susmak daha uygundur. Bunların tefsirini Allah ve Resûlü'nden (Peygamber Hazreti Muhammed Mustafa s.a.v.) başka hiç kimsenin yapmaması gerekir. Fakat Müteşâbih ayetleri, muhkem (anlamı kesin ve açık olan) ayetlerden manasına uygun olanına hamledebilirsiniz. Çünkü muhkem ayetler Kur'an'ın temelini oluşturur. Ayrıca müteşâbih ayetler, muhkem ayetlerle asla çelişmez. Dört Mezhep Bir Söz Bir kimse, İmam Mâlik b. Enes'in (rahmetullahi aleyh) huzuruna varıp, ''Rahman olan Allah arşa istiva etmiştir'' (Kuran/Taha 20/5) ayetindeki ''istiva''nın hangi manaya geldiğini sordu. Bunun üzerine İmam Mâlik, ''istiva (Kur'an'da) malumdur, keyfiyeti ise idrak edilemez. Buna iman etmek farz, hakkında soru sormak bidattir, Seni de bidat ehlinden görüyorum!'' diyerek cevap verdi. Ardından da o adamın huzurundan çıkarılmasını emretti. Yine İmam Şâfi'ye (rahmetullahi aleyh) istiva konusu sorulunca şöyle demiştir: ''Ben Cenâb-ı Hakk'a O'nu herhangi bir şeye benzetmeksizin iman ettim. O'nun eşsiz olduğunu tasdik ettim. O'nu idrak etme hususunda acizliğimi itiraf ettim ve bu konuya dalmaktan şiddetle sakındım. imam Ebû Hanife de (rahmetullahi aleyh) bu manada şunları söylemiştir: ''Bir kimse, Allah Teâlâ gökte midir, yerde midir, bilmiyorum' derse, küfre düşer. Çünkü bu söz, Hak Teâlâ'ya mekân tahsis etme düşüncesine sevk etmektedir. Her kim Cenâb-ı Hakk'a mekân isnat etme düşüncesinde olursa, müşebbih (Allah Teâlâ'yı bir cisme benzetmiş) olur.'' İmam Ahmet'e (rahmetullahi aleyh) istiva hakkında sorulunca şöyle demiştir: ''Allah Teâlâ, insanların aklına geldiği gibi değil; Kur'an'da haber verdiği gibi istiva etmiştir. İmam Câfer-i Sâdık (rahmetullahi aleyh) ise söyle demiştir: ''Her kim, Allah Teâlâ'nın bir şeyin içinde olduğunu, bir şeyden yaratıldığını veya bir şeyin üstünde olduğunu söylerse müşrik olur. Zira Allah Teâlâ bir şeyin üzerinde olsaydı taşınmış olurdu, bir şeyin içinde olsaydı kuşatılmış olurdu, bir şeyden yaratılmış olsaydı sonradan var olmuş olurdu.''

Mahmud Sami Ramazanoğlu (K.s.) SOHBETLER ► bit.ly/38VxUjs Mahmud Sami Ramazanoğlu (K.s.) Dualar ve Zikirler ► bit.ly/3hqN9FB Mahmud Sami Ramazanoğlu (K.s.) MUSÂHABE 1 ► bit.ly/2ZJRtdn Mahmud Sami Ramazanoğlu (K.s.) MUSÂHABE 2 ► bit.ly/3jNBlyw Mahmud Sami Ramazanoğlu (K.s.) MUSÂHABE 3 ► bit.ly/2XZuJW4 Mahmud Sami Ramazanoğlu (K.s.) MUSÂHABE 4 ► bit.ly/3mnGvmv Mahmud Sami Ramazanoğlu (K.s.) MUSÂHABE 5 ► bit.ly/3pM2kOz Mahmud Sami Ramazanoğlu (K.s.) MUSÂHABE 6 ► bit.ly/3Ep4VSP Mahmud Sami Ramazanoğlu (K.s.) HZ. YÛSUF ► bit.ly/3P4Bv2Y Mahmud Sami Ramazanoğlu (K.s.) BEDİR GAZVESİ► bit.ly/3FuRi86 Mahmud Sami Ramazanoğlu (K.s.) HZ. EBÛBEKİR ► bit.ly/3FJ9CKE Mahmud Sami Ramazanoğlu (K.s.) HZ. ALİ'YYÜL-MURTEZÂ► bit.ly/3UQkWJ4 Mahmud Sami Ramazanoğlu (K.s.) HÂLİD BİN VELİD KİTABI ► bit.ly/3BsiH82 Mahmud Sami Ramazanoğlu (K.s.) OSMAN ZİNNÜREYN KİTABI ► bit.ly/3Hr4Kej Mahmud Sami Ramazanoğlu (K.s.) HZ. ÖMER'UL-FÂRUK KİTABI► bit.ly/3uIlYwh Mahmud Sami Ramazanoğlu (K.s.) ASHÂB-I KİRAM 1 KİTABI ► bit.ly/3YjktlG Mahmud Sami Ramazanoğlu (K.s.) ASHÂB-I KİRAM 2 KİTABI ► bit.ly/3Bv9Xhr Mahmud Sami Ramazanoğlu (K.s.) UHUD GAZVESİ KİTABI ► bit.ly/3iYMONV

Tezkiret-ul Evliya Kitabı - Feridüddin Attar► ua-cam.com/play/PLsKrX3tYke0I6rO3dMaNYy1kcQkDHBQXB.html Mantık-ut Tayr Kitabı - Feridüddin Attar► ua-cam.com/play/PLsKrX3tYke0KRP_whxOjLx3uXWE8xie03.html İlâhiname Kitabı, Feridüddin Attar► ua-cam.com/play/PLsKrX3tYke0J_lWwncEFBBYnXBlNhBkMJ.html

Mahmud Sami Ramazanoğlu (K.s.) SOHBETLER ► bit.ly/38VxUjs Mahmud Sami Ramazanoğlu (K.s.) Dualar ve Zikirler ► bit.ly/3hqN9FB Mahmud Sami Ramazanoğlu (K.s.) MUSÂHABE 1 ► bit.ly/2ZJRtdn Mahmud Sami Ramazanoğlu (K.s.) MUSÂHABE 2 ► bit.ly/3jNBlyw Mahmud Sami Ramazanoğlu (K.s.) MUSÂHABE 3 ► bit.ly/2XZuJW4 Mahmud Sami Ramazanoğlu (K.s.) MUSÂHABE 4 ► bit.ly/3mnGvmv Mahmud Sami Ramazanoğlu (K.s.) MUSÂHABE 5 ► bit.ly/3pM2kOz Mahmud Sami Ramazanoğlu (K.s.) MUSÂHABE 6 ► bit.ly/3Ep4VSP Mahmud Sami Ramazanoğlu (K.s.) HZ. YÛSUF ► bit.ly/3P4Bv2Y Mahmud Sami Ramazanoğlu (K.s.) BEDİR GAZVESİ► bit.ly/3FuRi86 Mahmud Sami Ramazanoğlu (K.s.) HZ. EBÛBEKİR ► bit.ly/3FJ9CKE Mahmud Sami Ramazanoğlu (K.s.) HZ. ALİ'YYÜL-MURTEZÂ► bit.ly/3UQkWJ4 Mahmud Sami Ramazanoğlu (K.s.) HÂLİD BİN VELİD KİTABI ► bit.ly/3BsiH82 Mahmud Sami Ramazanoğlu (K.s.) OSMAN ZİNNÜREYN KİTABI ► bit.ly/3Hr4Kej Mahmud Sami Ramazanoğlu (K.s.) HZ. ÖMER'UL-FÂRUK KİTABI► bit.ly/3uIlYwh Mahmud Sami Ramazanoğlu (K.s.) ASHÂB-I KİRAM 1 KİTABI ► bit.ly/3YjktlG Mahmud Sami Ramazanoğlu (K.s.) ASHÂB-I KİRAM 2 KİTABI ► bit.ly/3Bv9Xhr Mahmud Sami Ramazanoğlu (K.s.) UHUD GAZVESİ KİTABI ► bit.ly/3iYMONV 7- TEBÜK (CEYŞÜ-USRE) GAZVESİ ve HZ. OSMAN (Osman Zinnûreyn Kitabı) - Mahmud Sami Ramazanoğlu (K.s.) Arap Hristiyanlar, Herakl'e müracaat ederek Araplar arasında çıkan peygamberin öldüğünü, diğer taraftan Arapların da kıtlığa uğradıklarını haber verip Hristiyanlık namına hareket zamanının geldiğini bildirmişlerdi. Herakl de Sanad adında bir kumandanı, 40. 000 askerle göndermişti. Durumdan haberdar olan Resûl-i Ekrem (Hazreti Muhammed Mustafa) sallallahu aleyhi ve sellem hazırlıklara başlamıştı ve komşu Arap kabilelerine mektuplar göndererek onları da yardıma teşvik etmişti. Abdurrahman b. Habbas es-Selemi'nin rivayetine göre Peygamber (Hazreti Muhammed Mustafa) sallallahu aleyhi ve sellem minbere çıktı, bir konuşma yaptı ve herkesi Ceyşü'l-usre'ye yardıma çağırdı. Bunun üzerine Osman bin Affan - ''Bütün koşumları ve teçhizatıyla yüz deve hazırlayacağım.'' dedi. Daha sonra Mirkat bir konuşma yaptı ve o da halkı orduya yardıma teşvik etti. Osman bin Affan bu defa yine: - ''Bütün teçhizatıyla yüz deve daha vereceğim.'' dedi. Rasûlullah (Hazreti Muhammed Mustafa) sallallahu aleyhi ve sellem'e baktım hayretle elini sallayarak: - ''Bu yardımı, Osman'ın bundan sonra yapacaklarının hepsine keffâret olur'' diye üç defa tekrarladı. Diğer bir rivayette Osman üç yüz deveyi koşum ve teçhizatıyla vermeyi vadedince Rasûlullah (Hazreti Muhammed Mustafa) sallallahu aleyhi ve sellem minberden: - ''Artık Osman'a, bundan sonra yapacağı işlerden hiçbir zaman zarar gelmez.'' buyurdu. Abdurrahman bin Senure anlatıyor: Usre ordusu hazırlanırken Osman b. Affan, Rasûlullah (Hazreti Muhammed Mustafa) sallallahu aleyhi ve sellem'e bin dinar getirdi ve peygamberin kucağına boşalttı. Peygamberimiz (Hazreti Muhammed Mustafa) sallallahu aleyhi ve sellem onları elinde çevirerek: - ''Bugünden sonra, Osman'a yaptıklarından dolayı zarar gelmez.'' diye üç defa tekrarladı. Katâde, Hazret-i Osman'ın Tebûk savaşında içlerinde elli de at bulunan bin deve hazırlamayı üstüne aldığını; Hasan Basri hazretleri de dokuz yüz elli deve ve elli at hazırladığını söylüyor. (Hayatü's-sahâbe 2/754) Hazret-i Osman'ın Bedir ve diğer bazı mühim vakalarda bulunamayışının sebepleri: ibni Ömer radiyallahu anhümâ der ki Mısır ahalisinden bir kimse gelip bana : - ''Ey ibn Ömer! Osman'ın Bedir Gazasında bulunmadığını biliyor musun?, dedi. Ben de: - ''Evet biliyorum, hakikaten Osman, Bedir Gazasında bulunamadı, diye cevap verdim. Yine o kimse: - ''Osman'ın Bey'atü'r-Ridvan'da, yani Hudeybiye Vakasında bin beş yüz kadar ashâb-ı kirâm bey'at ederlerken orada bulunmadığını biliyor musun?, dedi Ben de cevaben: - ''Evet, hakikaten Osman, Bey'atü'r-Ridvan'da bulunmamıştı, dedim. Sonra o kimse, ibn Ömer'in bu cevapları kendi itikadına tamimiyle mutabık olarak Hazret-i Osman radiyallahu anh-'ın kadri güyâ tenkiys edildiğinden mesrur olmakla ''Allahu Ekber'' deyince ibn Ömer radiyallahu anh o kimseye hitaben: - Şimdi sen yanıma gel de hakikat-ı hâli sana beyan edeyim: Hazret-i Osman'ın Bedir Gazasında bulunamayışının sebebi; Osman'ın taht-i nikâhında bulunan, Rasûlullah (Hazreti Muhammed Mustafa) sallallahu aleyhi ve sellem'in kerime-i muhteremeleri Rukayye radiyallahu anhâ maraz-ı mevt ile mariz idi. Müşârun-ileyhâ'nın hem hastalığına bakmak ve hem de vefat eylediğinde onun techiz ve tekfini ile meşgul olmak için Hazret-i Osman'ın hanesinde kalması emr u irade buyruldu. Hatta Hazret-i Osman biraz tereddüt gösterdi. Sonra Resûlullah (Hazreti Muhammed Mustafa) sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz Hazret-i Osman'a hitaben: - ''Muhakkak sana Bedir Gazâsında hazır bulunan kimseye ahirette verilecek ecir ve sevap vardır. Ayrıca orada bulunan bir kimsenin ganimet malından alacağı! hisse kadar sana verilecektir,'' diye tebşir buyurdu. Onun üzerine Hazret-i Osman hanesinde kaldı. Hazret-i Osman'ın Hudeybiye Vakasında yani Bey'atü'r-Ridvan da bulunamamasına gelince, eğer Mekke-i Mükerreme'de Hazret-i Osman'dan daha aziz bir kimse bulunsaydı Resûlullah (Hazreti Muhammed Mustafa) sallallahu aleyhi ve sellem Hazretleri, Hazret-i Osman'ın yerine Mekke-i Mükerreme'ye elçi olarak onu gönderirdi. Yâni O'nun yerini tutacak ve bu işi yapacak başkasını bulamadı ve onu gönderdi. Bey'atü'r-Ridvan, Osman radiyallahu anh Mekke'ye gittikten sonra vukua geldi. Hazret-i Resûlullah (Hazreti Muhammed Mustafa) sallallahu aleyhi ve sellem mübarek sağ elini sol eli üzerine vurup: - ''İşte şu iki elimin bey'atı da Osman için olsun!'' buyurdu. Sonra ibn Ömer radiyallahu anh o Mısırlı'ya hitaben : - ''Al şimdi suallerinin susturucu cevabini bu cevaplar beraberinizde olduğu halde gidin...'' dedi. Yani Osman radiyallahu anh'ın, kadrini tenkis ile tayib yollu itikadınızı tashih ediniz, demektir. Hakikaten Osman radiyallahu anh'ın zevcesi nâr-i mücessem Hazret-i Rukayye'nin vefatı Bedir muzafferiyetinin tebşiri için Medine'ye gelen Zeyd ibn Hârise'nin geldiği güne tesadüf eyledi. Hatta Zeyd ibn Hârise'nin oğlu Üsâme de Rukayye radiyallahu anhâ'nın maraz-ı mevtinde olması hasebiyle Hazret-i Peygamberimiz (Hazreti Muhammed Mustafa) sallallahu aleyhi ve sellem'in emriyle Medine-i Münevvere'de kalmış idi.'' (Tecrid-i Sarih Terc, 2.)

Salam Aleykum ALLAH (C.C) Razı olaun Sizdən Belə Dini Videplar paylaşıb Bizi Sevindirdiyiniz Üçün AMİN ALLAH (C.C) Bizi Həqiqi Namaz Qılıb, Oruc Tutub, Dua edən Və Bütün İbadətləri Doğru-düzgün İbadətlərimizi Yerinə Yetirməyi Ölənə Qədər Qismət eləsin AMİN 🤲🕋❤️

Üstad Ali Ulvi Kurucu Hatıralar 1 Kitabı: ua-cam.com/play/PLsKrX3tYke0LQBiXPRPFwuv-iK7Abo23t.html Üstad Ali Ulvi Kurucu İlahiler: ua-cam.com/play/PLsKrX3tYke0K362KOd4DyYjdP8r0KyJDe.html

🌹🌹🌹 Allahümme salli ala seyyidina Muhammedin ve ala ali seyyidina Muhammed🌹🌹🌹

Sohbetlerin PDF lerini atma imkanınız var mı üstadın hatrına

Mahmud Sami Ramazanoğlu (K.s.) SOHBETLER ► bit.ly/38VxUjs Mahmud Sami Ramazanoğlu (K.s.) Dualar ve Zikirler ► bit.ly/3hqN9FB Mahmud Sami Ramazanoğlu (K.s.) MUSÂHABE 1 ► bit.ly/2ZJRtdn Mahmud Sami Ramazanoğlu (K.s.) MUSÂHABE 2 ► bit.ly/3jNBlyw Mahmud Sami Ramazanoğlu (K.s.) MUSÂHABE 3 ► bit.ly/2XZuJW4 Mahmud Sami Ramazanoğlu (K.s.) MUSÂHABE 4 ► bit.ly/3mnGvmv Mahmud Sami Ramazanoğlu (K.s.) MUSÂHABE 5 ► bit.ly/3pM2kOz Mahmud Sami Ramazanoğlu (K.s.) MUSÂHABE 6 ► bit.ly/3Ep4VSP Mahmud Sami Ramazanoğlu (K.s.) HZ. YÛSUF ► bit.ly/3P4Bv2Y Mahmud Sami Ramazanoğlu (K.s.) BEDİR GAZVESİ► bit.ly/3FuRi86 Mahmud Sami Ramazanoğlu (K.s.) HZ. EBÛBEKİR ► bit.ly/3FJ9CKE Mahmud Sami Ramazanoğlu (K.s.) HZ. ALİ'YYÜL-MURTEZÂ► bit.ly/3UQkWJ4 Mahmud Sami Ramazanoğlu (K.s.) HÂLİD BİN VELİD KİTABI ► bit.ly/3BsiH82 Mahmud Sami Ramazanoğlu (K.s.) OSMAN ZİNNÜREYN KİTABI ► bit.ly/3Hr4Kej Mahmud Sami Ramazanoğlu (K.s.) HZ. ÖMER'UL-FÂRUK KİTABI► bit.ly/3uIlYwh Mahmud Sami Ramazanoğlu (K.s.) ASHÂB-I KİRAM 1 KİTABI ► bit.ly/3YjktlG Mahmud Sami Ramazanoğlu (K.s.) ASHÂB-I KİRAM 2 KİTABI ► bit.ly/3Bv9Xhr Mahmud Sami Ramazanoğlu (K.s.) UHUD GAZVESİ KİTABI ► bit.ly/3iYMONV 7- MEYDAN-I MUBÂREZE (Bedir Gazvesi Savaşı Kitabı) - Mahmud Sami Ramazanoğlu (K.s.) Beni Neccar'dan Afrâ Hatun'un yedi oğlu olup yedisi de Bedir'de hazır idiler. Oğullarından Avf ile Muâz nâm nevcivan iki oğlu ile Abdullah ibn-i Revaha radıyallahu anhüm hazarâtı Utbe, Şeybe ve Velid'e karşı çıktılar. Utbe onlara ''kimlersiniz?'' diye sordu; onlar da ''fülanız'' diye cevap verdiler. Utbe: ''Bizim sizinle bir işimiz, kavgamız yok, biz amcazadelerimizi isteriz!'' diye onları reddetti. Çünkü onlar çiftçilik ile geçiniyorlardı. Kureyş taifesi ise büyük ticaretle meşgul olduklarından çiftçilere hakaret gözüyle bakarlardı. Onun için Utbe ile Şeybe, Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem bize küfüv ve akranımız olan amcazâdelerimizi gönder yani bunlar bizim derecemizde kimseler değillerdir, diye nidâ ettiler. Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem efendimiz hazretleri de: - ''Kalk ya Ubeyde! Kalk ya Hamza! Kalk ya Ali!'' diye buyurdular. Üçü de kalkıp Hazret-i Ubeyde radiyallahu anh Utbe'ye, Hazret-i Hamza radiyallahu anh ''Şeybe''ye, Hazret-i Ali radıyallahu anh de Velid'e karşı gittiler. (Diğer bir kayda nazaran Hazret-i Hamza radıyallahu anh Utbe ile mübareze etti.) O vakit Hazret-i Ubeyde altmış Üç yaşında, Hazret-i Hamza elli sekiz yaşsında ve Hazret-i Ali de yirmi bir yaşlarında olup, her biri yaşça karşısındaki hasmının akranı idi, Ve bunların cümlesi de Arap'ın en ileri gelen şecilerinden idi. Hususiyle Hazret-i Hamza radiyallahu anh Hazret-i Allahu Zülcelâl'in bir mehabetli Arslan'ı idi. Hazret-i Ali radıyallahu anh de gerçi henüz böyle büyük vakalarda bulunmamıştı. Lâkin onur dahi bir Arslan yavrusu olduğu simasından belli idi. Hazret-i Hamza, Ubeyde, Ali ridvanullahu Teâlâ aleyhim ecmaiyn, Üçü de meydan-ı mübarezeye çıktı. Yüzleri kapalı olduğundan Utbe âdet üzere bunların isimlerini sordu, Sonra onlar da isim ve şöhretlerini söylediler. Utbe, Şeybe, Velid dahi: ''Tamam... küfüv ve akrân-ı kirâmımızsınız! Buyurunuz!'' dediler, cümlesi sell-i seyf ettiler. Eşrâf-ı Kureyş 'den bahadırlıklarıyla meşhur olan bu altı büyük zatın mübareze meydanına çıkmaları o vaktin hükmünce fevkalade hayretle temaşaya şayan bir vaka idi. İşte tarafeyn ise cenge hazırlanmış, kiminin eli kılıcının kabzasında, kiminin ok ve yayı elinde olduğu halde bu bahadırların mukâtelesine göz dikip temaşaya durdular. Hazret-i beyde ile Utbe yekdiğerine bir iki hamle eyledi ve iki ihtiyar birbirini yaraladı ise de birisi diğerinin işini bitiremedi. Hazret-i Hamza radıyallahu anh ve Hazret-i Ali radiyallahu anh, hasımlarını bir hamle ile öldürdüler. Ve dönüp Hazret-i Ubeyde'ye yardım ile Utbe'nin dahi işini bitirdiler. Ve Ubeyde'yi alıp huzuru Nebe'vi ye getirdiler. Ubeyde radıyallahu anh'ın ayağında kılıç yarası olmakla kanları akarak huzûr-ı Nebevi'ye geldik de: - ''Ya Resûlallah, ben şehit miyim?'' diye sordu. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem de ''Evet'' buyurarak makamının Cennetül-Firdevs olduğunu tebşir buyurdu. Hazret-i Ubeyde mesrur olarak din uğrunda ayağının kesilmesinden asla kasavet çekmeyeceğine dair müessir güzel beyitler söyledi. Fakat yarası ağır olduğundan üç gün sonra Medine'ye götürürlerken âzim-i Cennet'il-Firdevs oldu radiyallahu anh. Ve diğer tarafta Utbe, Şeybe gibi Kureyş ordusunun ileri gelen iki reisi ile bir de Utbe'nin oğlu genç Velid'in üçü birden meydan-ı mübarezede katledilmeleri Kureyş'e dehşet verdi. Ebu Cehil ise asla fütur getirmeyip: - ''Siz Utbe ve Şeybe'ye bakmayınız, onlar mağrurane hareket ederek kendilerini mehlekeye düşürdüler'' diyerek kavmine cesaret verir ve ''hemen yürüyünüz'' diye emreyler idi. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem efendimiz hazretleri de: Cenâb-ı Hakk'ın vadine mazhar olmuş, melekleri de Resûl'ünün kuvvetine zahir etmiş idiyse de bu âlem-i esbabın icâbâtina ittibâan askerlerini saf saf dizmiş, mücahitleri hazırlamış, na'ra atmakdan ve fazla söz söylemekten men etmiş idi. Düşmanlar adeden farklı oldukları halde Müslümanların sayıca bir kişinin bile artması ihtiyaca göre pek de arzu edilirdi. Fakat böyle tehlikeli zamanda bile Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem efendimiz hazretleri verdiği söze ihlâs ile riayet ediyordu. Nitekim Ashâb'dan Ebû Huzeyfe bin el-Yemân ile Ebû Huseyl Mekke'den geliyorken müşrikler tarafından yakalanmışlar, bunlara ''Hazret-i Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem'i takviyeye mi gittikleri'' sorulmuştu. Bu iki zat menfi cevap vermişler ve harbe iştirak etmeyeceklerini temin etmişlerdi. Huzûr-i risâlete muvasalatında vak'ayı anlatmışlar, Resûl-i Ekrem efendimiz de: - ''Biz verdiğimiz söze mutlaka riayet etmeliyiz. Allah'ın nusratı bize kâfidir'' buyurmuştu. Kureyş ordusu çok yaklaşmıştı. Hazret-i Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem efendimiz arkadaşlarını harekete başlamaktan men ediyor, ancak düşman pek fazla yaklaştığı zaman oklarını kullanmalarını emir buyuruyordu.

Avrupa’nın şu an bilim diye sahiplendiği nevarsa Endülüs’ten çaldıkları kitaplara borçlular onlar senin bedenine şeytan girmiş diye ruh hastalarını çarmıha gererken islam alimleri ayın güneşin hareketlerini keşvediyorlardı

Mehmed Zahid Kotku (K.s.) Oynatma Listesi► ua-cam.com/play/PLsKrX3tYke0IV-hbrJyVTsNlP4GRmMz1p.html Mehmed Zahid Kotku (K.s.) Tezkiret-ul Evliya► ua-cam.com/play/PLsKrX3tYke0I6rO3dMaNYy1kcQkDHBQXB.html Mehmed Zahid Kotku (K.s.) Ummandan İnciler► ua-cam.com/play/PLsKrX3tYke0JhuI6W4QiwSdJpBc243r8u.html Mantık-ut Tayr Kitabı - Feridüddin Attar► ua-cam.com/play/PLsKrX3tYke0KRP_whxOjLx3uXWE8xie03.html İlâhiname Kitabı, Feridüddin Attar► ua-cam.com/play/PLsKrX3tYke0J_lWwncEFBBYnXBlNhBkMJ.html

Ömer Nasuhi Bilmen, Fıkıh Usulü Kitabı► ua-cam.com/play/PLsKrX3tYke0KshXHENmFUlxm3mTmT4_St.html 4- İSTİDLAL, HÜCCET, BURHAN, İCMA, SÜNNET, KIYAS (Fıkıh Usulünün Kavramları) - Ömer Nasuhi Bilmen 16. istidlâl: Delili, derinlemesine inceleyip değerlendirmek demektir. Eserden hareketle eser sahibine (müessire) veya tam tersi eser sahibinden (müessir) hareketle zihnin esere gitmesine de ''istidlâl'' denir Güneşin yeryüzündeki ışığından güneşin doğmuş olduğunu anlamak gibi. 17. Hüccet: Kesinlik (katilik) içersin ya da içermesin mutlak anlamda ''delil'' manasınadır. Senetlere, vesikalara, mahkemelerden verilen bir kısım ilâmlara da ''hüccet'' denilir. 18. Burhan: Kesinlik (katilik) içeren delil demektir. Burhan, kesin/doğru ilk önermelerden (mukaddimât-ı yakîniyye) oluşan, önermenin şartlarının hepsini bünyesinde taşıyan bir tür mantıki kıyas olup netice hakkında kesin bilgi (ilmî yakin) ifade eder. 19. Beyyine: Delil, şahit, bir davayı ispat için açığa vurulan hüccet, vesika manasına gelir. Adaletli kimselerin şahitliklerine, âdil şahitlik anlamında beyyine-i âdile de denilir. 20. Emare: Alamet, nişan, eser demektir. Emare, ilk önermelerinden (mukaddimelerinden) biri veya her ikisi de zan ifade eden kıyas şekli olup netice hakkında zanni bir bilgi ifade eder. 21. Kitap: Sözlükte mektup, yani "yazılmış şey" demektir Fakihler kitabı ''birtakım üst (bab) veya alt başlıklardan (fas1l) oluşan ve fikhi meseleleri bünyesinde toplayan yazıların bütünü'' şeklinde tanımlamışlardır. Usulcülere göre ise kitap, ''Kur'ân-ı Mübin demek olup, sor peygambere (hâtemü'l-enbiyâ) Allah tarafından vahyedilen, Cibril-i emin vasıtasıyla indirilen yüce bir mana ve metinden (nazım) oluşan Kur'an ayetlerinin bütünüdür.' 22. Sünnet: Sözlükte ''alışkanlık/âdet, yol'' manasına gelmektedir. Fıkıhta ise sünnet ''Resûl-i Ekrem Efendimiz (s.a.v) tarafından bazen terkedilmekle birlikte, farz ve vâcip (hükmüne dâhil) olmaksızın yapılması tercih edilmiş olan herhangi bir fil ya da harekettir'', Bu fiil ve hareket ibadet kabilindense "''sünnet-i hüdâ'', Resûl-i Ekrem'e (s.a.v) mahsus güzel davranış cinsindense ''sünnet-i zevâid'' adını alır. Fıkıh usulünde ise Hz. Peygamber'in (s.a.v) buyurduğu sözlerinden (kavl), belli bir gaye ile yaptığı davranışlarından (fiil) ya da onayladığı (takrir) şeylerden herhangi birine sünnet denilir. Resûl-i Ekrem*in (s.a.v) mübarek sözlerine ''kavli sünnet'', ameli davranışlarına ''fili sünnet'', sahabesince yapıldığını gördüğü bir şeye karşı sükût edip kabul veya ret yönünde bir beyanda bulunmamasına ise ''takriri sünnet'' denir ki onun takriri, söz konusu şeyin câiz olduğuna delâlet eder. ''Sünnet'' kelimesinin çoğulu ''sünen''dir. 23. İcmâ: Sözlükte ''ittifak, kasıt'' anlamına gelmektedir. Fıkıh ilminde ise icmâ, Bir asırda bulunan İslam müçtehitlerinin şer'i bir hüküm üzerinde ittifak etmeleridir.'' Buna ''icmâ-i ümmet'' denir. Akılla bilinmesi mümkün bir hüküm üzerinde oluşan ittifaka veya bilinmesi yalnız sarih nakle (vahye) dayalı konulardaki ittifaka icmâ adı verilmez Âlemin sonradan yaratılmış olduğuna (hudûs), kıyametin kopmasının hak olduğuna dair ittifaklar böyledir. Öte yandan, halkın (avam-ı nas) bir konudaki ittifakı da icmâ sayılmaz. 24. Fakihlerin kıyası (kıyâs-ı fukahâ): Bir konuda (nasla) sabit olan fıkhi hükmün bir benzerini (mislini), onunla ortak illete sahip olduklarından (hükmü belli olmayan) diğer bir konu hakkında da re`y ve içtihat neticesinde ortaya koymaktır. Örnek: Buğdayın faizin gerçekleştiği (ribevi) mallar sınıfından olduğu nas ile sabittir. Bir miktar buğday, kendi miktarından fazla bir buğday karşılığında satılamaz. Bu bir temel kuraldır (asıl). Bunun içtihat yoluyla elde edilen illeti ise tartı ile alınıp satılması (keylîlik) ve ayrıca cinslerinin bir olmasıdır. Bu illet benzer şekilde pirinçte de darıda da vardır. Bu da fer'dir. (Yani benzer durumda olmakla birlikte hükmü nas ile belirlenmiş meseledir.) Bu sebeple buğdaya kıyasla pirincin de darının da ribevi mallardan olduğuna re'y yolu ile hükmedilir ki bu, bir kıyas işlemidir. Kıyasta asla ''makisün aleyh'', fer'e ise ''makis'' denir. Fakihlerin kıyas işlemi, cüz'iden cüz'iye yani bir fıkhî meseleden diğer bir fıkhî meseleye delil getirme (istidlâl) yolu olduğundan, mantıktaki temsil (analoji) kabilinden sayılabilir.

ELHAMDÜLİLLAHİ RABBİLALEMİN AMİN YARRABİM

Allahümme Salli Alâ Seyyidina Muhammedin Ve Alâ Alihi Seyyidina Muhammedin AMİN YARRABİM

❤

Zamanın Kıymeti Kitap Bölümleri: ua-cam.com/play/PLsKrX3tYke0Lyni7MtwxmGt6EekIFX8Q9.html 5- ZAMANI DEĞERLENDİRMEKTE ALDANMAYA DAİR BİR HADİS (Zamanın Kıymeti Kitabı) - Abdülfettah Ebu Gudde Sünnet-i mutahhareye gelince ; hadislerdeki zamanla ilgili açıklamalar daha açık ve geniştir. Buharı, Tirmizi ve İbn Mace, İbn Abbas'tan (ra) rivayet ederler. Rasulullah (sas) şöyle buyurmuşlardır: ''İki nimet vardır. İnsanların çoğu bunlar(ı değerlendirme) de aldanmıştır: Sıhhat ve boş vakit.'' (Buhari, Rikak, babu ma ca fi'r-rikak ve enla ayşe illa ayşu'l-ahire ; Tırmizi, Zuhd, babu's-sıhhati ve'l ferağ ni'metan...; İbn Mâce, Zuhd, babu'l-hikme. Diğer bir hadiste de şöyle geçmektedir: ''Ey Rabbim! Tembellikten ve ihtiyarlığın kötülüğünden sana sığınırım.'' Muslim, ez-Zikr ve'd-Dua ve'tTevbe, babu't-teavvuz min şerri ma amile... ''İnsanların çoğu bunda aldanmıştır.'' sözünden murat, insanların çoğunun bu ikisi hususunda hüsranda olduğudur. Alimlerden bazısı şöyle demiştir: Nimet, insanın istifade edip lezzet aldığı şeydir. (Cabn) aldanmak ise bir şeyi fiyatının bir kaç kat üstünde almaktır veya benzerinin fiyatından daha ucuza satmaktır. Bedeni sıhhatte olup kendisini meşgul edecek işlerden vareste olmasına rağmen ahiretinin selameti için çalışmayan kimse alışverişte aldanan kimse gibidir. Burada kastedilen, insanların çoğunun sıhhat ve boş vakitten istifade edemedikleri, bilakis bunları kullanılması gereken yerin dışında sarf ettikleridir. Böyle yaptıklarında da hem sıhhatlerinin hem de boş vakitlerinin hakkı vebal olarak üzerlerinde tahakkuk edecektir. Halbuki her ikisini de hak ettikleri yerlerde sarf etselerdi bu onlar için son derece hayırlı olurdu . Zaman büyük bir nimet, önemli bir ikramdır. Zamanın kıymetini bilip bundan tam anlamıyla istifade etmeyi sadece muvaffak kılınan bazı insanlar başarır. Nitekim hadis-i şerifteki, ''İnsanların çoğu bunlar(ı değerlendirme) de aldanmıştır.'' ifadesi buna işaret etmektedir. Bu sözüyle zamandan hakkıyla istifade edenlerin az olduğunu ifade etmekte , çoğunluğun ise vakti israf edip aldandığını beyan ederek durumu ortaya koymaktadır. (İsa (as.) buyurmuş ki: ''Geceler ve gündüzler hazine sandıklarıdır. Bunlara (ne koyduğunuza bir) bakın.'' Lokman Hekim de oğluna şu nasihati yapmış: ''Yavrum Kendilerine vaat edilen şey (ölüm ve ahiret) insanlara nasıl da uzak geliyor, ancak vaat edildikleri şeye doğru süratli şekilde gitmektedirler.'' Beyhaki, Kitâbu'z-Zuhd (Semerkand Yayınevi), s. 51) imam ibnu'l-Kayyım (rh.) Medaricu's-Salîkîn adlı eserinde ''gayret''in konumu ve gayretli olunması gereken pek çok şeyden bahsederken, vakte karşı gayretli olma hususunda şöyle demektedir: ''Geçen vakte karşı esef etmeye gelince, bu insanı neredeyse öldüren bir arzudur. Çünkü vakit çabuk geçen kıymetli bir şeydir. Telafisi zordur.. Abid nezdinde vakit, ibadet ve evrad zamanıdır. Mürid nezdinde ise Allah'a yönelme ve tüm benlikle ona teveccüh, kalbi tamamen Allah'a bağlama zamanıdır. Mürid için vakit en kıymetli şeydir. Vaktini Allah'a yönelmeden geçirmemeye karşı azimkardır. Çünkü vakit geçtikten sonra tekrardan elde edilmesi mümkün değildir. Şöyle ki geçen vaktin ardından gelen ikinci vakit kendisinin icap ettirdiği vazifeyi eda etmeyi gerektirir. Bu sebeple bir vakti boş geçirdiğinde onu tekrardan elde etmesinin artık yolu yoktur... (Ebü Said el-Harraz şöyle demiştir: ''Geçen vakitle meşgul olmak ikinci bir vakti zayi etmektir.'' Abdullah ibn Muhammed ibn Munazil de şöyle demiştir: ''Geçmiş ve gelecek vakitlerle meşgul olanın vakti faydasız şekilde geçip gider.'' Şumayt ibn Aclan da diyor ki: ''Mümin nefsine şöyle demelidir: Ömür üç gündür: Dün içindekilerle beraber geçip gitti. Yarın ise sadece bir emeldir. Muhtemelen ona yetişemeyeceksin. Eğer yarına çıkacaksan, yarın zaten kendi rızkıyla birlikte gelecektir. Ancak yarının önünde (değerlendirilmesi gereken) bir gündüz, bir de gece bulunmaktadır ve pek çok nefis bu ikisinde ölüp gitmişlerdir. Belki sen de aynı akıbete uğrayacaksın. Yaşanılan günü düşünmek yeter. Beyhaki, Kitabu'z-Zuhd, s. 56.) 'Öldüren bir arzudur.' sözüne gelince, yani neticesi öldürmeye benzemektedir. Çünkü geçen vakte üzülmek insanı öldürür, hele de vakti geçiren kimse onu tekrardan elde etmenin mümkün olmadığını biliyorsa. Bunun yanında kaçan vaktin gidişine esef etmek de ayrı bir vakit harcamadır. Nitekim şöyle denir: 'Geçen vakti kaybettiğine üzülmekle meşgul olmak ayrı bir vakit öldürmedir. Bundan dolayıdır ki 'Vakit bir kılıç gibidir, sen onu kesmezsen o seni keser.' denmiştir... (İbn Cemra Behcetu'n-Nufus adlı eserinde, III, 96'da şöyle der: ''Sonra yaparım demen suretiyle o seni keseceğine vakti amelle sen kes, demektir.'' Bunun manasının şöyle olduğunu söylemek de mümkündür: Sen vakit ten istifade etmek, faydalanmak hususunda uyanık olmazsan, kılıçla vurulup öldürülen kimse gibi helak olursun. Kişi vakti kazanmak ve ondan uygun şekilde istifade etmek için dikkatli olmazsa, zaman onu keser ve helak eder. Çünkü vakit keskin bir kılıç, yakan bir şimşek gibidir. İşte bu sebeple şair şu şiiri söylemiştir: Vakit gibi keskin bir kılıç ol Buğz sonra yaparım diyenedir. Sakın böyle yapma, sen sen ol, Çünkü çok büyük bir illettir. Zaten eskiler, kişinin buğz edilmeyi hak ettiği hususlardan birisinin vakti zayi etmesi olduğunu söylemişlerdir. ) Zaman sürekli akmaktadır. (Üç şey geri gelmez: Ağızdan çıkan söz , atılan ok, geçen zaman) Kişi onu değerlendirmek hususunda gafil olursa , vakitleri geçip gider, çok büyük bir şeyi kaçırmış olur. Sonra kaybetmesine çok üzülür. Hele de kaybettiği şeyin ne kadar büyük bir şey olduğunu anladığında . Geri döndürmek ister ancak vaktin geri gelmesi ile onun istemesi arasında (keskin bir) mani vardır. Bu sebeple giden vakit geri gelmez. İnsan geçen vakti tekrardan kazanmak ister ama yeni bir gün olan bugünü yaşarken dünü geri getirmek nasıl mümkün olsun ki! (Zira bir ayette de şöyle buyurulmaktadır:) ''Uzak bir yerden nasıl kolayca ulaşırlar? (Kuran/Sebe', 52. Ayet-i kerime kafirlerin ahiretteki durumlarını anlatmaktadır. Bunlar dünyada Allah Teala'ya iman fırsatını kaçırmışlardı. Bu sebeple ayette şu murat edilmektedir: Vakitleri varken ve bu kendilerine yakınken dünyada iman etme haklarını kullanmadılar. Şimdi nasıl olup da imanı elde edecekler, küfürden tevbe edecekler? Ahiret dünyadan çok uzaktadır; nasıl olup da ahirette imana ulaşacaklar.) İnsanın sevdiği ve arzuladığı ancak kaçırmış olduğu şeyi elde etmesi artık mümkün değildir. (Ebü Said el-Esma bir bedeviden şunu duyduğunu söyler: ''Dünün geçti. Muhtemelen yarını sen değil de başkası yaşayacak.'' Beyhaki, Kitabü'z-Zühd s. 56.) O da bilir ki kazanmaya çalıştığı şey akıllı bir insanın kazanmak için uğraşacağı bir şey değildir. Çünkü kendisiyle arzuladığı şey arası kapanmıştır artık. Vahlar olsun ah vahlar, Geri döndürülemez olana. Getirilebilse gidenler, Üzüntü az olurdu ona. Varidat (kalbe gelen düşünceler) buluttan bile daha hızlı geçip gider. Geriye yaşanan zaman ve içindekiler kalakalır. Giden düşüncelerden geriye sadece izi ve bıraktığı etkileri kalır. Sen sen ol, kendini gelen vakitte karşılaşacağın şeylere hazırla . Çünkü içinde bulunduğun vakitte değerlendirip istifade ettiklerin hiç şüphesiz bir gün sana yarayacaktır. Bundandır ki cennette mutluluklar içinde bulunacaklara şöyle seslenilecektir: ''(Onlara şöyle denir): Geçmiş günlerde işlemiş olduğunuz salih amellere karşılık afiyetle yiyiniz içiniz.'' (Kuran/Hakka Suresi 22) Cehennemde azap edilen şakilere de şöyle denir: ''Size bu azap, yeryüzünde haksız yere şımarmanız ve kibirlenmenizden dolayıdır.'' (Kuran/ 40/Mü'min (Gafir), 75. İbnu'l-Kayyım'ın sözü burada bitti. Alıntıda biraz kısaltma yapılmıştır. Medâric, III, 49.) Önceki salih alimlerimiz ile onların izinde yürüyen sonrakiler, vakti kazanmaya ve onu hayırla doldurmaya karşı en hırslı insanlardı. Alim olsun, abid olsun durumları aynıydı. Vakitleri hayırlı geçirme hususunda birbirleriyle yarışırlardı. Kısa, anlık vakitleri değerlendirme hususunda bile aynıydılar. Sırf vakti değerlendirmek, boşa geçirmiş olmamak için.. (Muhammed ibn Ya'küb ibnu'l-Fereci şöyle demiştir: ''İmkanı varken vakitleri fırsat bilmeyen insan, vaktin geçtiği zaman pişman olur.'' Ahmed ibn Asım el Antaki de şöyle demiştir: ''Bu vakitler meşakkatsiz elde edilebilecek ganimetlerdir. Ömrünün geri kalanını ıslah edersen, geçmiş dönemin de affedilir.'' Abdurrahman ibn Mehdi anlatıyor: ''Mekke'de Süfyanu's-Sevri ile birlikte oturuyorduk Birden yerinden sıçradı ve ''Gündüz vazifesini yapıyor (geçip gidiyor, biz ise boş oturuyoruz).'' dedi. Fudayl er-Rakaşi'den: ''Ey Ademoğlu 'İnsan kalabalığı sana nefsini unutturmasın. Onlar bir tarafa, İslam'ın emri sana yöneliktir. Gün geçsin diye şuraya giderim, buraya giderim deme. Çünkü sana emanet edilmiş gün boyunca yaptığın bütün fiiller kaydedilmektedir. Yeni yapılmış hasene gibi, daha güzel bir arzu ve önceden işlenmiş bir günahı hızlıca örten bir şey görmedim: ''İyilikler kötülükleri (günahları) giderir. Bu, öğüt almak isteyenlere bir hatırlatmadır.'' (Kuran/Hûd Suresi 114). Beyhaki, Kitabu'z-Zuhd, s. 54.)

Mübarek hocamın söylediği bazı duaları anlayamıyoruz çok net olmuyor bazen .O tavsiye ettiği dualarida açıklamalar kısmında yazarsanız hepimiz istifade ederiz inşaallah..

Amin canım hocam..Allah sana ganiy ganiy rahmet eylesin .Sirlarini artırsin Kuddise sirrahu..